Report this app

Kitap Hakkında Bilgiler!

“Saldırganlık eğiliminin insanda kökensel, bağımsız içgüdüsel bir eğilim olduğu duruş noktasını kabul ediyorum ve uygarlığın en kuvvetli engeli onda bulmuş olduğu görüşüne geri dönüyorum… Şimdi ekleyebiliriz ki, uygarlık tekil insan fertleri, ondan sonrasında aileleri, sonrasında ırkları, halkları, ulusları daha büyük bir birliğe, insanlık birliğine kaynaştırmayı isteyen Eros’un hizmetindeki bir süreçtir. Bunun niçin olması icap ettiğini bilmiyoruz; bu tam olarak Eros’un işidir. Bu insan kitlelerinin libidinal olarak birbirlerine bağlanmaları gerekecektir; yalnızca zorunluluk, yalnızca emek topluluğunun üstünlüğü onları birarada tutamayacaktır. Fakat insanoğlunun naturel saldırganlık içgüdüsü, birinin her insana ve her insanın birine karşı düşmanlığı bu uygarlık izlencesinin karşısında durur. Bu saldırganlık içgüdüsü Eros’un yanında bulduğumuz ve dünya egemenliğini onunla paylaşan ölüm içgüdüsünün türevi ve başlıca temsilcisidir. Ve şimdi, sanırım, uygarlığın gelişiminin anlamı bundan bu şekilde bizim için bulanık değildir. Bizlere, insan soyunun ortasında yer almış olduğu biçimiyle, Eros ve Ölüm arasındaki, yaşam içgüdüsü ve ölüm içgüdüsü arasındaki kavgayı göstermelidir. Bu kavga genel olarak yaşamın özsel içeriğidir ve bu yüzden ekinsel gelişim özetlemek gerekirse insan türünün yaşam kavgası olarak betimlenebilir. Ve Devlerin bu kavgasını çocuk bakıcılarımız Gökler üstüne ninni söylemekle yatıştırmaya çalışırlar.” -Sigmund Freud, Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları-