Report this app

Kitap Hakkında Bilgiler!

Izahat

Yılbaşı gecesi işlenen bir katliam… Tarlabaşı’nın arka sokaklarında bulunan bir adam cesedi. Öldürülmüş adamların en yakışıklısı, kim bilir en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek.

Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan bayanlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul’un en gözde yeri olan Beyoğlu’nun hazin hikâyesi.

Karanlık… Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli hanım çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor bir ihtimal ana avrat, bir ihtimal ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, bir ihtimal biri sessiz bir şekilde ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, yalnız hiddet…

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafınca kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. “Hanımefendiler,” diyor bir ses zihninin derinliklerinden… “Hanımefendiler, onlarla oynayamazsın… Oynadığını zannedersin fakat bir de bakmışsın, aslolan oyuncak sen olmuşsun.”

Hayatına giren hanımefendilerin yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının altına. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde üzüntü. Hepsi mutsuz… Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş benzer biçimde basıp geçiyor üzerlerinden fakat tekrardan düşüyor görüntüler zemine. “Hanımefendiler,” diyor o ses gene, “Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri yaşamın süresince seni takip eder.”