Izahat
Fyodor Mihayleviç Dostoyevski 30 Ekim 1821’de hayata merhaba dedi. Orta sınıfa mensup bir ailenin çocuğuydu ve mutsuz bir çocukluk periyodu geçirdi; genç yaşta edebiyata yöneldi. “delikanlı”, Dostoyevski’nin tüm büyük romanları şeklinde bir özgürlük savaşının öyküsüdür. Özgürlüğü parayla satın alma arzusundaki başkahraman Dolgurukiy, hayata birazcık da ironiyle bakan, gittiği her yerde babasının olmadığını söyleyen biridir. Yaşadıkları onu yıldırmayacak, gün gelecek kölelik yaftasından yavaş yavaş sıyrılacak, Dostoyevski’nin “Delikanlı”sı olarak çıkacaktır karşımıza.
“Sadece tükenmişsek artık, acı çekmek yetimizin sonuna değin acı çekmişsek ve yaşamın bütününü kor şeklinde yakan tek bir yara olarak duyumsuyorsak, eğer umarsızlık soluyorsak ve umutsuzluun ölümlerini, ölümşsek işte o süre okumalıyız Dostoyevski’yi. Sadece tükenmişlikten dolayı yapayalnız kalmışsak ve yaşamafelce uğramışçasına bakıyorsak, o yaşamı artık yırtıcı, güzel acımasızlığıyla kavrayamıyorsak ve ondan artık hiçbir şey almak istemiyorsak, işte o süre bu korkulu ve görkemli yazarın müziğine açığız anlamına gelir… Sadece o süre onun ürkütücü ve bir çok süre da cehennemden ayrımsız dünyasının muhteşem anlamını yaşayabiliriz…”
