Dilsiz Felsefeci Bedo Kitap Açıklaması
Her şey Bedo’nun üniversite sıralarını terk edip köyüne dönmesiyle başladı. O on çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuydu. Ekonomik yetersizlikler ve İstanbul’da çatıştığı insanoğlu yüzünden eğitimini yarıda bırakıp köyüne geri dönmek mecburiyetinde kaldı. Ondan sonraki hayatına da çobanlık yaparak devam etti. Onu değişik kılan en belirgin yanı da felsefeye olan ilgisiydi. Okulu bırakmış olmasına karşın devamlı okur ve okumuş olduğu, öğrendiği her şeyi biricik dostu Gurzu ile tartışırdı. Aşk, sevgi, kimlik, toprak, devlet, ölüm, acı… Kısacası yaşamın her alanına dair sorular soruyor ve daha iyi, daha güzel bir yaşamın imkânı var mı, bunu sorguluyordu. Ve garip olan da insana dair bir soruşturmayı, Gurzu ile, şu demek oluyor ki bir hayvanla beraber yapıyor olması idi. Bu sebeple insanoğlu arasındaki ilişkiyi, akıl şeklinde insanı insan icra eden bir yetiden yoksun olmasına karşın Gurzu’nun bakış açısından görmek ve onun ağzından dinlemek birazcık olsun düşündürücü olsa gerek.Bedo, ailesi, Elif öğretmen ve karşılaşmış olduğu öteki insanoğlu arasındaki ilişkileri yalnız yaşamakla kalmıyor, bunun üstüne düşünüyor ve tartışıyordu. Bu sebeple o da biliyordu “Münakaşanın ve konuşmanın kati ve doğru çözümü güvence etmesi mümkün değildir. Sadece kati ve doğru bir çözüm için hatta onları aramak için konuşmak ve tartışmaktan başka çözüm yolu yoktur.” (Russell). Aslen Bedo’nun sorguladığı şey, Horace Walpole’nin de söylediği şeklinde “Bu dünya düşünenler için bir komedya, hissedenler için bir tragedyadır. Bundandır ki Demokritos gülmüş, Herakleitos ağlamıştır. Biz hem ağlayıp hem güldüğümüze nazaran bizim için dünya nedir?” şeklinde yaşamın kendisine dair sorulardı. İnsan haklarından hem de bu denli evrensel insan haklarından söz ettiğimiz halde, ölümlerin, kıyımların, savaşların bu denli fazla olması birazcık olsun düşünmeyi gerektirir… İşte Bedo’nun insanlığa en büyük armağanı da düşünmeyi yine hatırlatıyor olmasıdır. Dilsiz Felsefeci Bedo PDF E-Kitap
