Rahat bir yuva, iki güzel çocuk ve sevecen bir eşten başka
bir şeye gereksinim duymadığını onları sadece yitirme tehlikesiyle
karşı karşıya kalınca anlayan bir hanımdı Hanımefendi Irene.
Senelerce devam eden evliliğinden ve burjuva yaşantısından bunalarak yasak aşkın tehlikeli sularına yelken açmış ve bir şantajcının çıkıp gelmesiyle
dünyası başına yıkılmıştı.
Ne olacaktı şimdi? Kıymetini yeni yeni anladığı tüm bu güzellikler
bir insanoğlunun iki dudağı içinde mıydı artık?
Bu sonsuza kadar bu şekilde sürüp gidemezdi.
Ya itiraf edecek cesareti
kendinde bulacak ya da ölecekti.
Doğamızda bizleri tehlikelere atılmaya zorlayan bir şeyler var elbet
fakat bunlar bir karşılık gerektirir mi?
Mutluluk nedir, terbiye nedir, sadakat nerede adım atar ve biter?
İnsan karanlık tutkularını mı takip etmelidir yoksa
kendisine alçak da olsa duvarlar mı örmelidir?
