Gölge Gününün Azabı Kitap Açıklaması
Hayata, ölümlülük duygusunu yanından noksan etmeden bakmak, yaşamı kendince anlamlı kılmanın yollarından biridir. Öte taraftan, yaşamı derinlemesine yaşamak ise epey bir karşılık istiyor. Bu yolda yaşamı tekrardan bulmak kadar tekrardan yitirmek de var. Şiddetin bir yaşam biçimi olduğu, varlıkların telef olduğu, devamlı ağıtların yakıldığı, cenaze marşlarının çalışılmış olduğu bir ülkede insan nereye kadar seyahat yapabilir? Böylesi bir yolculukta, insanlara ahlakın ve erdemin resimlerini göstermek yaşamın gidişatına ‘müdahil’ olan bir eylemcinin omuzlarına binen yükten daha azca değildir herhalde.Eroğlu, bu aşamada tam anlamıyla bir müdahil olmasa bile, insana ve yaşama dair tespitlerin felsefesini yapmadan, insanoğlunun içini acıtan bu durumları, ölümle barışık bir halde, yüreği yettiğince kendi penceresinden görüntüleyerek ve görüntüler üstünde kendi yapmış olduğu ‘okumalarla’ beraber gösteriyor. Dikkatli gözlemler yaparak elde etmiş olduğu görüntüleri çeşitli çağrışımlarla besledikten sonrasında bileşimci sonuçlara yönelten örneksiz yapılar kuruyor. O, bir tür ‘Görüntü Kovalama Hastalığı’ diyor bu yaptığına. Ahmet Haşim de çıkmış olduğu gezilerden sonrasında yazdığı denemeleri, “Olağanüstülükler Avı” olarak tanımlamamış mıydı!…Eroğlu’nun Gölge Gününün Azabı ve Ateşin Gül Serinliği adlı bu yapıtında, anlatıları kendi yaşamının olguları benzer biçimde görünse de, çoğunda deneyime dönüşmüş, anımsanabilecek bir yan bulunabiliyor. Vakaları olduğu benzer biçimde anlatmak yerine, o olaylardan bilinçaltında kalan bir izi tekrardan canlandırmak amacıyla çeşitli ‘imgeler’ çıkararak ve de vakalar arası ‘simgesel’ iç bağlantılarla yansıtmayı deniyor.Yer ve vakit gözetmeden karşılaşmış olduğu vakaları ve olguları bir tür ‘iç monolog’ haline getirmek, yaşamı dert etmek anlamına gelmez mi? Bu etkinliği, sadece kendiyle söyleşi etmeyi becerebilen kişiler yapabilir. Hayatlarını ‘teşrih’ masasına yatırıp inceleyen ve bu yaşamdan elde ettiklerini deneyime dönüştürmeyi bilen bir tek onlardır. Doğrusu şahit olduğu insan ilişkilerini, yaşanmış hayatları deneyime dönüştürecek yazma içgüdüsü bir tek onlarda vardır. İçinde biriktirdikleri hikâyeleri birer ‘vakayiname’ haline getirip, yaşam nosyonu bağlamında üstlenmiş oldukları yazma eylemiyle okura ulaştırmaya emekleri, işte bu gerçekliği ifade eder. Zira kendiyle konuşmaya kafi vakit ayırmayan günümüz insanlarının, yaşadıkları yaşamın gerçekleri karşısında başka dünyaların hayalini kuracak kadar geleceği sezmeye pek zaman ayırmadıkları biliniyor.O. GünaySayfa Sayısı: 408Baskı Yılı: 2012Dili: TürkçeYayınevi: Kurgu Kültür Gölge Gününün Azabı PDF E-Kitap
